Neler oluyor neler: Bir Mossad müdürü ve bir İranlı generalden gelen çarpıcı bilgiler

“`html

Bugün sizlere ilginç bilgiler sunacağım. Bu bilgileri direkt olarak yüksek rütbeli bir MOSSAD yetkilisinden ve hâlâ aktif görevde bulunan bir İran generalinden aldım. Hem de Suriye’yi en son terk eden o general! Her iki tarafın söyledikleri oldukça dikkat çekici. Dün İsrail’den, Türkiye’nin bölgedeki artan etkisiyle ilgili gerekli tedbirlerin alındığına dair toplantılar yapıldığına ilişkin haberler geldi. Bu da bize, bölgede neler olduğunu anlamak için istihbarat kaynaklarına yönelmemiz gerektiğini gösteriyor. Bugün bu bağlamda detaylara inmek istiyorum.

MOSSAD İSTİHBARAT DAİRESİ
BAŞKANINDAN BAHSEDİYORUM

İlk olarak MOSSAD yetkilisinden başlayacağım. Adı Zohar Palti ve “MOSSAD İstihbarat Daire Başkanı” olarak görevde bulunmuş. Ayrıca İsrail Savunma Bakanlığı’nda “Siyasi-Askeri Şube Başkanlığı” görevini de yürütmüştür ve Gılani Piyade Tugayı’nda istihbarat subayı olarak da görev yapmıştır. Yani istihbarat alanında geniş bir deneyimi var.

BU MOSSAD YETKİLİSİNE NASIL
ULAŞTIĞIMI DA AÇIKLAYACAĞIM

Palti, 2017 yılında MOSSAD’dan ayrıldıktan sonra şu an Savunma Bakanlığı’nda terörle mücadele alanında aktif olarak görev almaktadır. Arap Baharı, İbrahim Anlaşmaları, Suriye İç Savaşı ve İran’ın nükleer programı gibi dönemlerde bizzat yer almış bir isim. Şu anda İsrail’in istihbarat analizlerinde hâlâ etkili bir figür. Az sonra aktaracağım bilgileri ondan edindiğimi belirtmeliyim. Düşünebilirsiniz ki, “Eski bir gazeteci olarak MOSSAD’ın kilit isimlerinden birine nasıl ulaşabiliyorsun?” Sonuçta bunun gizli bir süreç olmadığını belirteyim. Detayları yazının sonunda açıklayacağım; öncelikle Orta Doğu’daki karmaşayı anlama konusunda bazı ilginç bilgilere göz atalım.

HİZBULLAH LİDERİ NASRALLAH’IN
BÜYÜK HATASI HAYATINI KAYBETTİRDİ

(*) “Lübnan Hizbullah’ının lideri Nasrallah’ın en büyük yanılgısı, İsrail’i doğru tanıyamadığını düşünmesiydi. İsrail halkının kutuplaşmasını ve iç bölünmelerini yanlış değerlendirdi, 7 Ekim günü bu olayların İsrail’i böleceğini düşündü. Fakat o tarihte gerçekleşen HAMAS saldırısı sonrasında İsrail’in iç politikası hiçbir ağırlık taşımıyordu. (*) İran’ın en güçlü müttefiki olan Nasrallah, bölgesel eğilimleri ve gelişmeleri etkileme gücüne sahipti. Ancak İsrail’i okuyamadığı için İran, bölgedeki en sağlam müttefikini kaybetme tehlikesiyle karşılaştı. (*) Nasrallah, yıllar boyunca Arap dünyasında İsrail karşısında bir düşmanlık oluşturmayı başardı. Fakat buna karşılık, 40 yıl boyunca yapılan milyarlarca dolarlık askeri güç, bir anda etkisiz hale geldi.”

BUGÜN İTİBARİYLE ŞEYTAN CEPHESİ DAĞILMIŞTIR

(*) “Geldiğimiz nokta şu: 2000’lerin başlarından beri oluşturulan ‘Şeytan Cephesi’ artık var olmuyor. Esad Rejimi çöküş yaşıyor. İran, füze kapasitesinin önemli bir kısmını kaybetti. Aldığımız bilgilere göre, hava savunma sistemlerinin büyük bölümü imha edildi. Hizbullah da zayıflamış durumda.”

İSRAİL’İN PAZARLAMA GİBİ OPERASYONLARI
DEVLET DÜZEYİNDE DE YAPILABİLİR

(*) “Bu dönemde en dikkat çekici operasyonlardan biri, ‘Hizbullah Pagerları’ operasyonuydu. Detaylarını burada vermem mümkün değil ancak bu tür eylemler yıllar süren bir hazırlığın sonucudur. Daha önemlisi, İsrail’in bu tür operasyonları geniş ölçekte, devlet düzeyinde yapabilme yeteneği mevcut. Bu söylemleri tehlikenin açık bir işareti olarak görmekte yarar var:”
“Bu yöntemleri sadece terör örgütleri değil, devlet yöneticilerine de uygulayabiliriz.” Bu durum, büyük bir talihsizlik yaratabilecek bir senaryo.

KISA SÜRE İÇİNDE İSRAİL, LAZER
SAVUNMA SİSTEMİNE SAHİP OLACAK

(*) “İsrail ve Amerika, çok sayıda yatırımla devasa bir ‘Savunma Şemsiyesi’ oluşturdu. Demir Kubbe, Davud Sapanı ve ‘Ok’ bunlardan yalnızca üçü. Yakın gelecekte ‘Lazer önleyici’ teknolojiyle bu sistemimizi güncelleyip geliştireceğiz.”

(*) “Bu da şu anlama geliyor: Eğer bir gün İran nükleer saldırı başlatma girişiminde bulunursa, füzeleri etkisiz hale getirmek için gerekli önlemleri alabiliyoruz. Ancak benim görüşüm şu: İran’ın nükleer silah geliştirmesine kesinlikle izin verilmemelidir.”

BÖLGEDEKİ “İSYANCILARIN”
YENİ HEDEFİ ÜRDÜN OLACAK

(*) “Geldiğimiz aşama itibarıyla, İsrail hâlâ endişeli. Ancak bu kaygı, Suriye’de olup bitenlerden kaynaklanmıyor. Asıl tehdit, bu gelişmelerin Ürdün’deki istikrarı nasıl etkileyeceğidir. Özellikle Ürdün ve Mısır ile barış anlaşmalarının korunması, bize büyük önem taşıyor. Eğer bu gelişmeler bu iki ülkede kargaşaya yol açarsa, kendimizi büyük bir belirsizliğin içinde bulabiliriz. Şu an bazı gruplar, Ürdün’deki yönetimi devirmeyi hedefliyor. Bu tehlikenin farkında olmalıyız.”

ÜRDÜN, İSRAİL İÇİN
STRATEJİK BİR ÜLKE

(*) “Ürdün konusunda paniğe kapılmak istemiyorum ancak gelişmeleri izleme konusunda önemli kaynaklar ayırmalıyız. Çünkü Ürdün, Filistin meselesi ve Körfez ülkeleri ile ilişkiler açısından kritik bir öneme sahip.”

HİÇ ŞÜPHE YOK Kİ, Suriye Erdoğan’a
BÜYÜK BİR GÜÇ KAZANDIRDI

(*) “Şu anda Erdoğan’ın orantısız bir güç elde ettiği inkâr edilemez. Ancak onun gerçek hedefinin ne olduğunu kestiremiyorum. Ortada yeni bir gerçek var ve bu konudaki düşüncelerimde birçok soru işareti mevcut.”

BAE EMİRİ ‘MBZ’, İSRAİL İLE
NEDEN YAKINLAŞMAK İSTEDİ?

(*) “MBZ (Muhammed bin Zayed El Nahyan), ilginç bir liderdir. İsrail ile dost olma isteğinin ardında yüksek teknoloji işbirliği yatıyor. Hedefi güvenlikten ziyade yapay zeka, istihbarat teknolojileri ve sahip olduğumuz teknolojik patentlerdir.”

BÜTÜN ÜLKELER TEL AVİV’E UÇUŞLARI
KALDIRIRKEN DEVAM EDEN 2 ŞİRKET

(*) “Düşünsenize, 7 Ekim’den sonra tüm ülkelerin hava yolları Tel Aviv’e uçuşları durdurdu. Amerikan havayolu şirketleri de uçuşları iptal etti. Ancak iki havayolu şirketi, Abu Dabi merkezli Etihad ve Fly Dubai, uçmaya devam etti. Amerikan şirketleri dostluklarını unuttu, ama bu iki firma stratejik bir karar aldı.”

İBRAHİM ANLAŞMALARI HENÜZ 3 YILLIK
AMA 7 EKİM KRİZİNDEN ETKİLENMEDİ

(*) “Arap ülkeleriyle ilgili ilginç bir bilgi de şudur: İbrahim Anlaşmaları sadece 3 yaşında. Bugün itibarıyla Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Sudan bu anlaşmaları askıya almadılar. Bu durum çok önemli. Suudi Arabistan ve Endonezya hala anlaşmaya yanaşmadı, ancak onlarla önemli ekonomik gelişmeler yaşanıyor.”

ÖNÜMÜZDEKİ 20 YIL GAZZE VE BATI
ŞERİA’DA BİRLİKTE YAŞAMAYI UNUTUN

(*) “7 Ekim olayları, Araplarla birlikte yaşam hayalini sonlandırdı. Önümüzdeki 20 yıl boyunca Gazze ve Batı Şeria’da birlikte yaşam mümkün görünmüyor.”

İRAN SALDIRISINDA YAŞANAN
JAMES BOND FILMI GİBİ OLAY

(*) “Nisan ayında gerçekleşen İran’ın İsrail’e saldırısında neler yaşandı? Olay sırasında İsrail Hava Kuvvetleri ile CENTCOM (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) arasında olağanüstü bir işbirliği vardı. Bu durum, yalnızca James Bond filmlerine özgü bir deneyim gibi görünüyordu. Bazı insanlar, Amerikalıların bu gücünü tam olarak kavrayamıyor. İsrail, sağlam istihbarat verilerine ulaştı ve durumu önceden tespit ederek tüm radyo iletişimlerini kapattı. Böylece, Orta Doğu üzerindeki radarlar tamamen boşaldı ve radarda yalnızca ‘düşman’ olarak tanımlanan uçuşlar belirdi.”

MOSSAD İSTİHBARAT DAİRESİ
BAŞKANINA NASIL ULAŞTIM?

Evet, MOSSAD’ın eski İstihbarat Daire Başkanı’nın söyledikleri bu kadardı. Şimdi bu bilgileri nasıl elde ettiğime gelirsek; bu, gizli ve kapalı kanallardan edinilmiş bilgiler değil, herkesin erişebileceği açık kaynaklı istihbarat bilgileridir. Zohar Palti, bunları 7 Ocak’ta, Nadav Perry’nin podcast yayını esnasında aktardı ve ayrıca kendi web sitesinde de yayınladı. İlgilenen herkes, orijinal kaynaklara ulaşabilir. Nadav Perry, İsrailli bir serbest gazetecidir ve Arap dünyasının önde gelen medya kuruluşlarından Al Monitor’de de yazıları yayımlanmaktadır.

MOSSAD MÜDÜRÜNÜN SÖZLERİNİ bir PROPAGANDA OLARAK GÖRMEK MÜMKÜN

Peki, MOSSAD’ın bu eski üst düzey istihbarat başkanının sözlerini nasıl değerlendirmeliyiz? İsterseniz bunları “İsrail propagandası” olarak nitelendirip, isterseniz de Orta Doğu’ya dair yeni veriler elde etme amacıyla inceleyebilirsiniz. Eğer bu şekilde yorumlarsanız, konuşmanın içerisinde daha yakından ilgilendiren somut veriler bulabilirsiniz. Bu verileri özetlemek gerekirse:

AİT İSTİHBARAT TEŞKİLATINDAN GELEN
SEKİZ ANLAMLI BİLGİ

(*) İran ve Lübnan Hizbullah’ı, uzun bir süre toparlanamayacak durumda.
(*) İran’ın hava savunma sistemleri, kendilerinin en güçlü hissettiği “Ground-to-Ground” füzeleri büyük ölçüde imha edildi.
(*) İran ve diğer cihadcı örgütlerin muhtemel hedefi şu an Ürdün olabilir.
(*) Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan ve Fas arası işbirliği, 7 Ekim sonrasındaki Gazze krizinden fazla hasar almadan çıktı.
(*) Biz daha “çelik kubbemizi” tamamlayamadık, İsrail ise “Lazer kubbesini” en yakın zamanda faaliyete geçirecek.
(*) İsrail, eski bir yetkilisinin ağzından bölgedeki tüm devlet liderlerine çeşitli imalarla tehditlerde bulunuyor: “Elimizde Hizbullah’a karşı gerçekleştirdiğimiz operasyonları devletler seviyesinde de yapabiliriz.”
(*) Erdoğan, Suriye olaylarında güç kazanmış durumda ancak hala gerçek hedefleri hakkında net bir bilgiye sahip değiller.
(*) Türkiye’de muhalefet, İsrail ile ilişkilerin sona ermesi adına baskı yaparken, Körfez ülkeleri uçuşlara devam ediyor.

İKİNCİ YAZI
AİT İSTİHBARAT TEŞKİLATINDAN
BİR İRAN GENERALİ HABERİ

Bugün Orta Doğu’daki en güçlü istihbarat örgütü “AİT” yani Açık İstihbarat Teşkilatı; gazeteler, sosyal medya, web siteleri, podcast’ler ve YouTube yayınları gibi birçok kaynağı kullanıyor. Bu konuyu örnekle genişletecek olursak;

MOSSAD’DAN BİR GÜN SONRA İRANLI
GENERALDEN GELEN ŞAŞIRTICI BİLGİ

MOSSAD’ın eski istihbarat başkanının verdiği bilgilerin yayınlanmasından bir gün sonra, İran’dan da dikkat çekici bir açıklama geldi. İran’ın Suriye’deki en üst düzey komutanı General Behruz Esbati, şunları söyledi: “Suriye’de ciddi bir yenilgi aldık ve bu bizim için acı bir tecrübe oldu.”
İki önemli bilgi daha paylaştı:

İSRAİL BİZE SALDIRIRKEN
RUSYA ÖYLE BİR ŞEY YAPTI Kİ

(*) BİR: “Geçen yıl İsrail, Suriye birliklerimize saldırırken, Rusya, oradaki radar sistemlerini devre dışı bıraktı ve bu şekilde İsrail saldırılarını kolaylaştırdı.”
(.) “Ayrıca HTŞ saldırı düzenlemeye başladığında, müttefiklerini yanıltacak şekilde hareket etti. İsyancılara bombalı saldırı yapacağım demesine rağmen aslında boş alanlara bomba bırakıyordu.”

İRAN DEVRİM MUHAFIZLARI
ARSINDA BİR TARTIŞMA MI BAŞLADI?

İlk bakışta herkesin bildiği sözler ama, İran açısından bu önemli bir değişiklik. Çünkü Esad’ın düşüşünden beri, Cumhurbaşkanı dahi üst düzey yetkilileri yenilgi olarak değerlendirmedikleri kanaatindeydiler. Esbati’nin sözleri, İran Devrim Muhafızları arasında tartışmaların başladığını gösteren ilk işaretleri oluşturuyor. Generalin dikkat çekici bir başka açıklaması var:

ESAD’A İSRAİL’E KARŞI CEPHE
AÇ DEDİK AMA KABUL ETMEDİ

Suriye’de Esad’ın düşüşü öncesindeki gece, havayolu ile ayrıldığını belirten Esbati’nin sunduğu asıl önemli detay, şu: “İsrail Gazze ve Lübnan’a saldırmaya başladığında, Esad’ı İsrail’e karşı bir cephe açması yönünde ikna etmeye çalıştık ama buna yanaşmadı.”

SURİYE’DEN BİRİNCİSİ KADAR BÜYÜK
YENİ BİR GÖÇ OLURSA ŞAŞIRMAYALIM

Bu bilgiler ışığında, HTŞ’nin Esad’ı devirmek için düzenlediği operasyonun ne kadar büyük bir karmaşaya neden olduğunu daha iyi kavrıyorum. Esad devrilmişken, devrilişinde yer alan aktörlerin yalnızca onlar olmadığını anlamamız lazım. İsrail, İran, ABD, Rusya ve elbette Türkiye bu sürecin içinde yer aldılar. Hiç bir şekilde beklemiyorum ki, ne İran ne de Rusya ya da Türkiye ve Amerika bu bölgeden çekilecektir. Esad’ın devirenler, Suriye’nin yeniden inşasında bulunacaklar. Her biri, pozisyonunu koruyarak veya yardımda bulunarak etkilerini artırmak için oradalar. Dolayısıyla Suriye halkı için orada içten bir dost olacağını düşünmek gerçek dışıdır. O nedenle, Türkiye’deki Suriyelilerin geri dönmelerini beklemek pek de mümkün görünmeyecek. Hatta kesin bir biçimde şunu söyleyebilirim: Eğer Suriye’den Türkiye’ye daha büyük bir göç yaşanırsa, buna şaşırmamalıyız.

ÜÇÜNCÜ YAZI
BİR TÜRKİYE-İSRAİL SAVAŞI
ÇIKAR MI? CEVABIM: ÇIKAMAZ

Esad’ı deviren iki güç, Türkiye ve İsrail, şimdi farklı bir süreçte karşı karşıya. Önlerinde iki yol var: Bir çatışma mı yaşanacak yoksa işbirliği mi yapılacak? Mantıklı olan işbirliği yapmalarıdır; zira böyle bir savaş her iki ülke için de büyük bir yıkım olur.

TÜRKİYE’DE KİMLERE GÜVENİYORUM
KİMLERDEN KORKUYORUM

Türkiye’de güven duyduğum üç isim ve bir merkez parti var:
(*) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekçiliği ve esnek yapısı.
(*) Dışişleri Bakanı İrfan Fidan’ın akılcı ve dengeli tutumu.
(*) MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın, bölgedeki istihbarat liderleri ile direkt iletişim kurabilme becerisi.
Ayrıca muhalefet partisi olan CHP’nin akılcı bir siyaset izleyeceğini düşünüyorum.
Fakat güvensizlik duyduğum unsurlar var;
İki tarafın belagat şehveti.
Bu kritik dönemde her iki liderin de sakin bir üslupla konuşmaları büyük önem taşıyor. Özellikle medyanın yaratacağı kargaşadan uzak durmak herkesin yararına olur.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir